Ahlat, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu nedenle zengin bir kültürel mirasa sahip olmuştur. Van Gölü’nün kuzeybatısında yer alan bu kadim şehir, özellikle Orta Çağ’dan itibaren Anadolu, Kafkasya ve Asya arasında bir köprü vazifesi görmüştür. Bölgede Selçuklu, Osmanlı ve Ermeni kültürlerinin izleri hâlâ canlılığını korumaktadır. Bu izlerden biri de Ahlat Müzesi'nde sergilenen haçkarlardır. Haçkarlar, Ermeni kültürüne özgü, taş üzerine oyulmuş haç motifleri ve çeşitli süslemelerle bezenmiş anıt niteliğindeki eserlerdir. Genellikle mezar taşlarında ve mimari yapıların cephe yüzeylerinde kullanılmış olan haçkarlar, sadece birer anıt değil, aynı zamanda Ermeni sanatının, inanç dünyasının ve taş işçiliğinin en özgün örnekleri arasında yer almaktadır. Orta Çağ ve sonrası boyunca Ermeni ustaları tarafından büyük bir titizlikle işlenen bu taşlar, estetik ve dini öğeleri bir araya getiren semboller olarak öne çıkmaktadır. Van Gölü Havzasında Orta Çağ ve sonrasında İslam toplumuyla birlikte varlığını devam ettiren Ermenilerin olması bölgedeki birçok haçkarın günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bu çalışmada, Ahlat Müzesi'nde yer alan haçkarların tarihsel gelişimi, sanatsal özellikleri, kültürel bağlamı ve korunması üzerine detaylı bir inceleme yapılmıştır. Ahlat Müzesi’ndeki haçkarlar, üzerlerindeki detaylı işlemeleri, motifleri ve kitabeleriyle dikkat çekmektedir. Bu taşlar, epigrafik bilgilerle birlikte geometrik desenler, madalyonlar ve bitkisel motifler gibi unsurları barındırarak, sanat tarihçileri için önemli bilgiler sunmaktadır. Müzede bulunan 4’ü mezar taşı 7’si mimari parça olmak üzere toplamda 11 adet haçkar çalışılmıştır. Bu haçkarlar kendi aralarında form ve süsleme bakımından değerlendirilerek bölgedeki diğer haçkarlarla karşılaştırılmış ve Ermeni haçkarlarının daha estetik yapıldığı sonucuna varılmıştır. Haçkarların bölgedeki tarihi miras içindeki yerine değinilerek, farklı medeniyetlerin ortak miras alanında nasıl bir etkileşim içinde olduğu ele alınmıştır. Kültür ve inanç turizmi açısından da bu araştırmanın bilim dünyasına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Ahlat has been home to various civilizations throughout history and therefore possesses a rich cultural heritage. Located northwest of Lake Van, this ancient city has served as a bridge between Anatolia, the Caucasus, and Asia, especially since the Middle Ages. Traces of Seljuk, Ottoman, and Armenian cultures are still alive in the region. One of these traces is the khachkars exhibited at the Ahlat Museum. Khachkars are monuments unique to Armenian culture, carved into stone with cross motifs and various decorations. Often used on gravestones and the facades of architectural structures, khachkars are not only monuments but also among the most original examples of Armenian art, religious beliefs, and stonework. These stones, meticulously carved by Armenian masters throughout the Middle Ages and beyond, stand out as symbols that combine aesthetic and religious elements. The presence of Armenians in the Lake Van Basin alongside Islamic society during the Middle Ages and beyond ensured that many khachkars in the region survived to the present day. This study provides a detailed examination of the historical development, artistic characteristics, cultural context, and preservation of the khachkars housed in the Ahlat Museum. The khachkars in the Ahlat Museum are notable for their intricate carvings, motifs, and inscriptions. These stones contain epigraphic information along with elements such as geometric patterns, medallions, and plant motifs, providing important information for art historians. A total of 11 khachkars were studied, including 4 gravestones and 7 architectural pieces found in the museum. These khachkars were evaluated in terms of their form and decoration and compared with other khachkars in the region, leading to the conclusion that Armenian khachkars are more aesthetically pleasing. The place of khachkars within the region's historical heritage is discussed, examining how different civilizations interacted within a shared heritage area. We believe this research will contribute to the scientific community in terms of cultural and religious tourism.